11 Eylül 2015 Cuma

PARİS ,PERE LA CHAISE MEZARLIĞI




   Ben mezarları,mezarlıkları hiç sevmedim.Ama Paris'teki Pere La Chaise mezarlığı galiba hayatımda,içinde olmaktan çok keyif aldığım ilk 10 yer arasına girdi diye düşünüyorum.
İnanılmaz huzurlu ve keyif veren bir yer.Mezarların arasında dolaşırken,o arnavut kaldırımlarında kimbilir kimler,kimlerin cenazeleri için yürüdü diye düşünmeden duramıyorsunuz.






1803 yılında yapılmış bu mezarlık.Ve o zamanlar Paris'in çok dışında olduğu düşünüldüğü için mezarlığın popülerliğini arttırmak adına Moliere ve La Fontaine gibi ünlü isimlerin mezarlarını buraya taşımışlar.






Jim Morrison'dan Balzac'a,Edith Piaf'tan Chopin'e pek çok müzisyen,yazar,düşünür,asker ve halktan insanların gömülü oldukları bu yer insana zengin de olsa,fakir de olsa sonunda gidilecek yerin aynı olduğu mesajını çok güzel veriyor.Hemen hemen tüm mezarlıklar birer sanat eseri gibi.Bakmaya doyamıyorsunuz.Her mezarın hikayesini düşünüyorsunuz.Burası ölümden daha çok yaşadığımız hayatı sorgulatıyor insana. Varolmanın dayanılmaz hafifliği diye birşeyi iliklerinizde gerçekten hissediyorsunuz.   
   


Üstü yosunla kaplı,kimbilir kaç yüzyıldır artık unutulmuş ve hiç bakım görmemiş mezarlar da var,en son cilalı mermerlerden yapılmış,pırıl pırıl görünen mezarlarda var.

   Çimenliklerinde uzanıp dinlenen insanlara bakınca hayatta olmanın güzelliğini,an'da olmanın nasıl bir farkındalık gerektirdiğini,içinizde değişik bir huzurla yaşıyorsunuz...



Buraya gelmek için metrodan  indiğimizde önce küçük bir bit pazarının içinden geçtik.Tabii o anda bunun sanki bizi az sonra göreceklerimize hazırlıyor oluşunun farkında değildik.Bir anda eski resimler,eski valizler,biblolar ve antikalar arasında bulduk kendimizi.Ordan ayrılıp bir kaç yüz metre yürüdükten sonra mezarlığın giriş kapına geldik.Girişte mezarlık içinde kullanmak üzere hazırlanmış harita satılıyordu,kimin,nerde ,hangi parselde yattığını gösteren devasa bir harita..3 Euro ya satılan bu haritayı biz almadık,çünkü o anda bir mezarlığın ne kadar büyük bir alana yayılmış olabileceğini henüz anlamamıştık.Gerçekten yürümeye başladıkça bir sokak başka bir sokağa açılıyordu.Her sokağa girmek istedik...Sanırım içerde 3-4 saat kadar kaldık.Arada yorulduk,çantamızdan kahvelerimiz çıkardık,çınar ağaçlarının altına konulmuş banklarda oturduk ve kahvelerimizi içtik.Arada mezarların arasında onların hikayesini düşünerek vakit geçirdik.


Gerçekten bizim Çanakkale Şehit Mezarlığımız kadar etkileyici.Ama burda olmak Çanakkale'nin aksine içinize garip bir huzur getiriyor.Yerlere dökülmüş sarı çınar yaprakları da hazanı hatırlatıyor.Paris'e gelecek olanların mutlaka burayı görmesini tavsiye ediyorum.Burda yaşam,ölüm,huzur,sessizlik,kuş sesleri,hatıralar,hepsi var...Lütfen Paris'e gelirseniz burda biraz vakit geçirin,eminim bana hak vereceksiniz.









     43 Hektarlık bir alana yayılmış bu mezarlık gerçekten Paris'in görülmeye değer yerlerinden biri...














Bazı ünlü şahsiyetlerin mezarlarını bulamıyorsunuz çünkü mezarlarda aile mezarlığıysa eğer sadece soyadları yazılı oluyor.








Krematoryum ,şimdilerde kapısında kilit var ama bir zamanlar burda insanlar yüksek ısıda yakılıyorlarmış...

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınızı bekliyorum :)